Monday, July 4, 2011
Hilye
Hilye lügatte süs,ziynet,rûh ve yüz güzelliği demektir,ıstılahta ise Hz.Muhammed'in siretinin ve suretinin,yani ruh güzelliğinin ve fiziksel görünümünün anlatılmasıdır
Hazret-i Fâtımâ hz. Muhammed'in irtihalinden kısa bir süre önce
-Yâ rasûlallâh! senin yüzünü bundan sonra göremeyeceğim! diye ağladığında, peygamberimiz -Yallâllâhü aleyhi ve sellem- Hazret-i Alî yi çağırmş ve:
-Yâ Alî! hilyemi yaz ki, vasıflarımı görmek beni görmek gibidir!, buyurmuş"lardır.
Daha sonra da hilye geleneği başlamıştır ve övülmeye en layık insan olarak vasıfları anlatılarak medh edilmeye çalışılmıştır.Hilyeler Osmanlı kültürü içerisinde çok önem görmüş ve çeşitli süsleme sanatları üzerlerinde kullanılarak tablolar haline getirilmiş ve hanelerde münasip yerlere asılmıştır.
Hilye, Hattat Seyit Halil Şükrü, Essükeri, Tarihi : Hicri 1245 * Miladi 1829
Hilye, Hasan Sırrı Efendi (1836-1907) , Tarihi : Hicri 1312 * Miladi 1894
Hilye, İsmail Zühtü Efendi, Yeni Zühtü de denir, türk hattat (Ünye, ? - istanbul 1806) , Tarihi : Hicri 1216 * Miladi 1791
İSMAİL ZÜHTÜ EFENDİ (Ünye, ? - istanbul 1806)
Celi sülüs yazı okulunu kuran Mustafa Rakım Efendi'nin ağabeyidir. Aklâm -ı sitte denilen altı tür yazıyı Fethiyeli Ahmet Hafız Efendiden meşk ederek icazetname aldı. Sarayın hat hocalığına getirildi, kendisine sülüs ve nesih yazılardaki ustalığı nedeniyle "reisülhattatin" sanı verildi. Celi sülüsle de uğraştı. Enderunı hü-mayun'da ders verdi. Mustafa Rakım Efendi, Hekimbaşı Mustafa Behçet, Şâni-zade Abdullah Efendi ünlü öğrencileridir. Her biri ayrı güzellikte pek çok Kuran yazdı; Defterdar semtindeki Şahsultan türbesinin yazıları da onundur.
No comments:
Post a Comment