Osmanlı döneminde kitap sanatının yapıldığı atölyelere nakkaşhane adı verilmekteydi.Bu atölyeler, XIV. yüzyıldan itibaren İran ve Hindistan ‘da ki kurulmuş olan Müslüman devletlerde sanat koruyuculuğunu üstlenmiş hükümdarların destekleri ile kurulmuş olan kutub-hane (kitap-hane) denilen atölyelerin görevini almıştır.XIV. yüzyılda İlhanlı Veziri Reşiddedin’in Tebriz yakınlarında kurmuş olduğu Rab-i Reşit kentinde sanat atölyelerinin var olduğu anlaşılmaktadır.1420 li yıllarda ise Timur hakimiyetinde olan Herat ta ise Baysungur Mirza nın himayesinde etkili olan ve kutub-hane adını taşıyan bir sanat atölyesinin varlığını kanıtlayan bir belge mevcuttur.Osmanlı sarayı içerisinde çalışan sanatçılar ve zanaatkarlar teşkilatı olan ehli hiref içinden en önemli bölüğü nakkaşlar oluşturuyordu.Nakkaşlar yazma eserlerin bezenmesi(müzehhiplik), metinleri sınırlayan cetvellerin çekilmesi (cetvelkeşlik) ve boyaların hazırlanması(renkzenlik) gibi kitap sanatları işleri dışında , kalem işi ya da çini desenleri gibi mimari süslemelerin de tasarımlanması, çadır,otag , halı, kumaş gibi dokumaların desenlerinin hazırlanmasından da sorumluydular.
Osmanlı sarayında nakkaşlar, diğer ehli hiref bölükleri gibi Enderun ağalarından hizmetdarbaşının emrindeydiler.Görev ve maaşlarını da diğer ehli hiref mensupları gibi hizmetdarbaşı aracılığıyla alırlardı.Nakkaşlar atölyelerde bulundukları kıdemlerine göre maaş alırlardı.Ek iş verildiğinde ise kendilerine ayrıca ücret ödenmekteydi.Nakkaşlar maaşlarını günümüze ulaşamamış olan sarayın ikinci avlusundaki Divanhaneden alıyorlardı.Ayrıca ehl-i hiref teşkilatına mensup olan sanatçılar bayramlarda padişaha hediyeler sunduklarında karşılık olarak inam denilen bir kaftan ya da parayla ödüllendirilirlerdi.
XVI.yüzyılla birlikte ehl-i hiref içerisindeki nakkaşlar örgütününün yapısında bazı değişiklikler olmuştur.Saray bütçesine ait defterlerden anlaşıldığı üzere özellikle Kanuni döneminde nakkaşlar bölüğünün başı olan sernakkaş ve serbölük ismiyle anılan nakkaşbaşının hiyerarşik olarak üzerinde aylıklı ve özel statüye sahip bir başka nakkaşbaşı da görev yapmaktaydı.XVI.yüzyıl son çeyreğinde nakkaş sayısının artmasıyla da nakkaşlar bölüğünde kethüda,serbölük,seroda-i evvel ve seroda-i sani gibi idari görevler oluşmuştur.Buna karşın aylıklı ve özel statüye sahip nakkaşlık görevi kaldırılmıştır.XVI.yüzyıl sonlarında ortaya çıkan bu örgütlenme XVII.yüzyıla kadar varlığını devam ettirmişse de sanatçı sayısındaki azlık nedeniyle zayıflamaya başlamıştır.XVII.yüzyıl ortalarında sernakkaş,kethüda ve serbölük görevlerinin devam ettiği 1671 den sonra kethüdalığın kalktığı XVIII.yüzyılda ise sadece sernakkaşlık görevinin sürdüğünü maaş defterlerindeki kayıtlardan öğrenmekteyiz.
Yazma eserleri hazırlayan sanatçıların atölyeleri hakkında kesin bir bilgiye ulaşılamamıştır.Ancak kaynakların verdiği bilgilerden anlaşıldığının göre kimi çok yetenekli nakkaşlara atölyeler tahsis edildiğini bilmekteyiz.Ehl-i hiref örgütünün oluşumu gereği bu özel atölyelerin sarayın birinci avlusunda yer alması gerekiyordu;belge ve kaynak eserlerden, hassa nakkaşlarından bir bölümünün Topkapı sarayının birinci avlusundaki Ambar-ı Amirenin sorumluluğunda saray ve köşk gibi yapıların nakış işlerinde çalıştıkları ve atölyelerinin de burada bulunduğu anlaşılmaktadır.Öte yandan genellikle şehnameci-hattat-nakkaş iş biriliğiyle hazırlanan tezhipli ve minyatürlü önemli eserler de buradaki özel atölyelerde hazırlanmış olmalıdır.
Sarayın ehl-i hiref teşkilarının nakkaşlar bölüğünün dışında kalan nakkaşların ise çalıştıkları atölyelerin ise erken dönemlerden itibaren saray dışında Ayasofya’nın karşısında yer alan ve eski bir Bizans kilisesi olan Arslanhanenin üst katlarında bulunduğu atölyenin 1527-28 tarihli tamir belgesiyle anlaşılmıştır.Ayrıca Arslanhane’nin üst katlarındaki resmi işler yapan atölyeler dışında bir de saray içinde çalışan nakkaşların sanatlarını icra ettikleri bir Hassa Nakkaşhanesinin de olduğu anlaşılmıştır.III.Ahmed’in şehzadelerin sünnet düğününü konu alan Şair Vehbi nin Surname-i Vehbi’sinde gerekse Mehmed Hazin’in Surname’sinde düğün eğlenceleri bittikten sonra Arslanhane’nin yakınındaki Nakkaşhane kasrında alay nahıllarını seyredişinden bahseder ve Atmeydanında bulunan bir Hassa nakkaşhanesi yapısının varlığına işaret eder.Ancak saray hizemetinde çalışan ve Anbar-ı Amire içinde yer alan atölyelerde hem de Atmeydanı’ndaki Hassa Nakkaşhanesinde nakkaşların çalıştıkları fikri genel kabul gören bir görüştür.
KAYNAKÇA:
Osmanlı Minyatür Sanatı - Banu Mahir
No comments:
Post a Comment