Sanat
tarihinin ortaya çıkışı sanatçı kavramıyla ilgili bir durumdur. Zamanın
değişimiyle birlikte, sanat ve sanatçının da değişmesiyle sanat tarihinin
anlamı da değişmiştir.19.yüzyıl sonrasında insan figürünün ortadan kalkmaya
başladığı ve Farklı disiplinlerle karşılaşmaktayız. Bundan ötürü Sanatçının
psikolojisini ele alan bir sanat tarihi çalışmaları söz konusudur. Bir bakıma
sanat tarihinin biçimi değişmekte ve sadece sanatçı psikolojisi üzerinde yoğunlaşılmaktadır.
Alman Sanat Tarihçi Abraham Moritz Warburg dünyanın farklı bölgelerinde benzer olayları
yaşayan toplumların biçimsel tutkuyla ( patos-biçimsel) birbirlerine bağlı
olduklarını söylemiştir. Bu bakış açısı tarihe cüretli bir bakış açısıdır.
Örneğin, Fra Angelico nun yapmış olduğu fresklere baktığımızda ardında duran
sahte mermer bize Jackson Pollock’u veriyor der. En büyük anakronizmden birisi
20. yüzyılda yaşamış birini 15.yüzyılda yaşatarak bu imkânsız birlikteliği sağlamaktır.
Bir bakıma düşündüğü zamansızlık anlayışını, sanat tarihi üzerinden anlatmaktır.
Foucalt'nun dediği gibi birbirine uymayan iki şey ancak hayal gücünde birleşir ve
bu Warburg'un düşündüğü zamansızlık kavramı ise şizofrenlik bir düştür.
Bir
diğer örnek olarak Auguste Rodin döneminin ötesinde farklı bir yaklaşımla
heykeller yapmıştır. İlk defa Bizans, Girit, Roma çanakları üzerine kendi
heykellerini yapmıştır. Bu da Rodin in Warburg’un zamansızlık anlayışından
etkilendiğini söyleyebiliriz. Sanatta Zamansızlık kavramına örnek olarak
gösterebileceğimiz Bir başka sanatçı ise Ermeni kökenli Sarkis Zabuncuyan’dır.
Yapmış olduğu ikonaları ortaçağ ikonaları ile birlikte göstermiştir. Bu durum
Kimlik ve kültür kavramını ret eden bir anlayış ve Zamanları, dönemleri,
kültürleri kişileştiren bir durumu teşkil etmektedir.
No comments:
Post a Comment