13.ve 14. yüzyıllarda yakın dogu’nun, Moğollar'ın ellerine geçmesi sadece bu bölgenin politik çehresini degiştirmekle kalmamış,aynı zamanda da yeni bir kültürün meydana gelmesine yol açmıştır.Orta Asya steplerinde göçebe bir hayat yaşayan Moğollar Cengiz’in şahsında aradıkları lideri buldular.bu dönmelerde minyatür alanında bazı gelişmelerin temelleri atıldı.
Gene aynı dönemde İslamlığın kabulunden sonra dini yaymak amacıyla gazan han bir miktar halkı Maveraünnehir gönderdi ve oradaki halkı da iran’a yerleştirdi.Ticari ilişkiler eskisine nazaran daha da yogunlaştı.Sanat da önem kazandı ve birtakım yazmalar resimlendi.Bunların arasında en önemlileri İbn Bahtişu’nun Menafi el hayvan’ı,el-biruninin el Asar el-Bakiya’sı ve vezir Reşid el-Din’in Cami el-tevarih’idir.
MENAFİ EL-HAYVAN
Eserin orijinali 941 yılında Hristiyan doktoru İbn Bahtişu tarafından yazılmıştır.Gazan Han bunu Abd el-hadi’ye Farsçaya çevirtti.Eserin orjinali bugün New york’ta Pierpont Morgan kitaplıgında (M.500) bulunmaktadır.Yazma tebriz’in 70 km güneyinde İlhanlılarınhükümdarlarının ikametgahı Maraga’da yazılmıştır.94 minyatürden birçoğu sonraki devirde yapılmıştır.Fakat eserle çağdaş olanları devrin üslübunu ve değişen zevkini gösterir.
Minyatürlerde Selçuklu resim özelliklerinin Uzak Doğu Üslubu ile henüz kaynaşmadan birlite kullanıldığı görülür.İki aslanı tasvir eden minyatür Selçuklu resim üslübunun bir devamıdır.İnce kırmızı çizgili çerçevenin içindeki tıpkı Dioskorides,galen ve makamat minyatürlerindeki gibi otlu bir şerit halinde zemin görülür.Ana motif aslanlar,kompozisyonun orta kısmını işgal eder.İki yanlarda üstünde kuşlar tüneyen iki bitki ise tıpkı Paris’te Bibliotheque Nationale Arabe 3465 nolu Kelile ve Dinme’nin aslan ve Dinme minyatüründe olduğu gibi orta motife bir çerçeve teşkil eder.Kompozisyonun yanı sıra aslanların tasvirinde görülen ifade ve solda oval yapraklı,kırmızı meyveli ağaç Selçuklu minyatürlerinden tanıdıgımız motiflerdir.Sadece sağdaki bambu ağacına benzeyen bitki uzak dogudan ithal edilmiştir
Yazmanın 28r sayfasındaki at tasvirleri ise değişen davranışı gösterir. Sahneye fon teşkil eden manzara artık başka bir dünyanın biçim dilini ifade eder .Zemin toprağın yapısı o zamana kadar yakın doğu ve Selçuklu dünyasında uygulanan tasvir tarzına tamamen yabancıdır.
Toprağın büklümleri yeşil ve sarı iki ayrı renkle gösterilmiştir.
Renk konturların yanında en koyu tonuyla kullanılıp konturdan uzaklaşınca ton açılır.Bu zeminde üstünde serbest fırça darbeleriyle yeşil konturlu bitkiler serpiştirilmiştir.
Soldaki söğüt agacının hareketli,bükülen gövdesi,ağacın boğumlarının gösterilmesi,tümü ile ağaç yine çin resminin etkileri gösterir.
Kompozisyon bir öncekinde oldugu gibi motiflerle sınırlanmamıştır.
Sağda çerçeve ile kesilen at başı sahnenin çerçeve dışına taştıgına işaret eder.
Adeta bir el ruolsu kompozisyonu kesilip minyatür çerçevesi içine sokulmuştur.
Ünlü Çinli ressam chao meng-fu atların nehri geçmelerini tasvir eden rulosu ile karşılaştırılırsa ,Yakın Doğulu sanatçının bir çin modelini örnek aldıgı açıkça görülür.
Yazmadaki birçok minyatürler insan tasvirleri de içerir.Adem ile havva’yı tasvir eden minyatürde Selçuklu tipi bitkilerin çerçeve yaptıgı bir alanda yarı giyinik kadın ve erkek tasviri Orta asya tipini gösterir.Bu tip tasvirleri Orta asya Uygur minyatürlerinde de görmüştük.Kabil’in ve Habil’in öldürmesi sahnesinde ise figürlerin etrafını saran manzaranın karakteri bulutlarla tabiat unsurlarının hareketli karışımı ağaç ve bitki motifleri yine uzak doğu resim repertuarının malıdır.
Kedinin fareyi yakalamasını tasvir eden minyatürdeki kadın figüründe ise degişik bir figür üslübu görülür.Kadının elbisesi kuvvetli dış konturlarla belirtilmiştir.
Kollarda kumaşın kıvrım yerlerinde de daha ince fakat sert çizgilerle kumaşa bir hacim kazandırır.Daha sonra cami el Tevarih’lerin minyatürlerinde de görecegimiz bu üslubun anavatanı Orta Asyadır.
Tang devrinde Çin’de de çalışmış ama orta Asyalı 7.yüzyılın ünlü ressamı Yen Li-pen’e bağlanan bu üslup bütün Çin de T’ang devrinde popüler olmuş ve Yüen devrinde eski üsluplar Tang şaasası ile yeniden canlandırıldıgında yine moda olmuştu.
İlhanlı devrinde iran’da bu üslübun görünmesi ya Uygur kanalıyla bir orta asya etkisini veya direkt bir Çin etkisinin bahis konusu oldugunu gösterir.Çin resminin etkisi ağaç ve bitkilerin işlenişinde oldugu gibi dağların işlenişinde de göze çarpar.Birbirini kovalayan iki karacayı tasvir eden minyatürde hayvanların arkasındaki tepeler sivri.girintili,çıkıntılı biçimleri,rengin açıklı koyulu kullanışı bakımından uzak doğu manzaralarını hatırlatır.Minyatürlerde yer yer Selçuk motifleri ve kompozisyon tipleri de görülür.İki ağaçla sınırlanan bir alana yerleştirilen iki tavşan bir ağacın iki yanında sırt sırta vermiş iki kuş ve ağacın iki yanındaki keçi gibi bazı sahnelerde bu özellik görülür.Buradaki ağaç motifleri Selçuklu minyatürlerinden tanıdığımız boğumları ile üst üste konmuş ağaçlar,dekoratif motiflerdir.
Uzak doğunun eğilen bükülen narin ve zarif ağaçları ile bunların bir ilişkisi yoktur.
Özellikle son minyatür kompozisyon ve konu bakımından da ta sasani tabaklarına kadar geriye giden bir geleneğe bağlıdır.
İki geleneğin karışmasını gösteren en ilginç minyatür hiç kuşkusuz iki filin boğuşmasını tasvir eden sahnedir.
Selçuklu tipi bir zemin ve ağaçlı çerçeve gösteren bu minyatürde birbirine dolaşan fil gövdelerine hakim olan hareketli çizgi üslübu Çin tipindedir.
Bu eserin minyatürlerinde görülen ikilik yazmayı süsleyen sanatçıların gerek Selçuklu,gerekse Uzak doğu geleneklerini iyi tanıdıklarını gösterir.
Ancak bu minyatürlerin tek elden çıkması demek değildir.Kediyi kovalayan kadın ile adem ve Havva ve Habil ile kabil minyatürlerini yapan nakkaş herhalde farklıydı.
Yine birbirini kovalayan iki keçi sırt sırta vermiş kuşların nakkaşı da farklı görünür.Anlaşıldıgına göre,Rab-ı Reşidi’deki İlhanlı kültür merkezinin kuruluşundan önce bile Gazan han’ın emrinde çeşitli milletlerden sanatçılar bulunuyordu.
Bunların arasında Orta Asyalı,Çinli,ve Uygur sanatçıların yanı sıra faaliyette olabilir.
Menafi el hayvan’ın minyatürleri her iki üslubu birlikte göstermesi bakımında tam bir geçiş devri eseridir.
EL-ASAR EL BAKİYA
İlhanlı devrinin ikinci önemli eseri el-Biruni’nin el-asar el-bakiya’nın 1307-8 tarihli Edinburg Üniversite kitaplığında bulunan minyatürlü nüshasıdır.
Minyatürler Menafi el hayvan’daki bazı özellikleri göstermekle beraber,oldukça farklı karakterdedir.Figür üslübu ve renk bakımından daha çok Selçuklu gelenegine bağlıdır.
Peygamber’in veda vazını,Hindu bayramını tasvir eden minyatürlerde Makamatlardan tanığımız toplantı sahnelerine benzer kompozisyon buluruz.Sonuncu minyatürde içeriden dışarıya doğru açılan kapı ve figürlerin arka arkaya dizilmesi bir derinlik duygusu ifade eder.
Zeminin açıklı koyulu renk tonlarıyla gösterilmesi,çiçek ve bitki öbekleri,çiçekli meyve dalı ise Uzak doğu’dan ithal edilmiştir.Zemini süsleyen bu çiçek ve bitki öbekleri sonradan kalıplaşmış tarzda İslam minyatürlerinin manzara kalıplarında hiç ihmal edilmez bir unsur olacaktır.
Aynı manzara unsurları sahte peygamberin köylüye vaiz vermesini tasvir eden minyatürde de görülür.Ağaç,bitki ve bulutların yanı sıra renk tonlarıyla işlenmiş girintili çıkıntılı kaya parçası da aynı sözlüğün malıdır.
Buna karşılık,eli kürekli köylü motifi Kitab el tiryak minyatürlerinde ve Selçuklu devri maden eserlerinde çok sık rastlanan bir yerli motiftir.
Yazma hazreti peygamberin tasvirini de içermesi açısından önemlidir.peygamberin Ali’yi halef tayin etmesini gösteren minyatürde Uzak doğu tarzında resmedilmiş bir manzaranın ön planında yer alan figürlerin arasında Peygamber ve Ali yüzleri peçesiz olarak tasvir edilmiştir.Eserin pariste bulunan bir kopyası da bu sahneyi içerir.
Maşa ve Maşiyana’yı tasvir eden minyatür bundan önceki Uygur minyatürlerinde ve menafi el hayvan’da gördüğümüz tip adem ve Havva modeline göre yapılmıştır.
İslam sanatı gibi tasvir konusunda hassas olan bir çevrede çıplak insan vücudunun tasvir edilmesi bakımından özel bir öneme sahip olan bu sahnede bir uzak doğu manzarası içinde çıplaklıklarından utanan Adem ve Havva’ya memnu meyveyi sunan şeytanı tasvir eden giyimli bir ihtiyar figürü yer alır.Figürlerin tipleri de Uygur minyatürlerinde görülen dolgun çehreli çekik badem gözlü tipleri hatırlatır.
Yazmada tebşir ve isa’nın vaftizi gibi hristiyan konulu minyatürler yer alır.ilk minyatürde bir kemerin içinde oturmuş iplik büken Meryem’in tipi orta Asyalı olmakla beraber,kıyafet Hristiyan tipidir.Karşısındaki melein çehresi,uçuşan kurdeleler de yine Orta asya resminin etkisini gösterir.
Samson’un mabedi tahribini tasvir eden minyatür canlı renkleriyle dikkati çeker.Sağdaki mabede işaret eden figürün elbisesinin su köpüğünü andıran kumaş kıvrımlarını daha öncede rastlanılmıştır.
Bu minyatürde yerli Selçuklu geleneğinden Uzak doğu üslübuna kadar birçok farklı üslupların denendiği görülür.Kompozisyon,elbiselerin işlenişi,canlı renkler Selçuklu üslubunu devam ettirir.Manzara Uzak doğu tipindedir.Figür tipleri Orta Asyalı olup hristiyan sahnelerinde de bu bölgede bulunan yerel kiliselerin,belki de Yakubi veya Nesturi kilisesinin etkileri olabilir.
No comments:
Post a Comment