Sunday, February 13, 2011

Rembrandt Harmenszoon Van Rijn


Gece Bekçileri


Sanatçı,ülkesi olan Hollanda topraklarında yetişen ünlü birisidir (1606). Yalnız çağının değil, belki bütün çağların en üstün resim kalitesine ulaşmış bir sanatçı olmuştur. İtalya'ya gitmeden kendi ülkesinde yetişerek ilklere imzasını attı. Doğum yeri olan Leiden'de önemsiz bir ressam olan Swanenburgh'un yanında bir süre çalıştı. Sonra yaklaşık 6 ay kadar Amsterdam'da Pieter Lastman'ın yanına girdi. Sanatçı, çağının sanat bilgilerini aldığını her resminde ortaya koymaktadır. İncil tarihini, antik mitolojiyi, portreyi diğer resim çeşitlerini öğrenmiştir. Güney'in ideal çizgiye dayanan sanatının, kendi sanatı için yeterli olmadığını fark etmiş ve o sanatı geliştirmek için çok çaba harcamıştır. Rembrandt, 1631 yılında Leiden'den Amsterdam'a gitmiş ve ölünceye kadar orada kalmıştır. Amsterdam'da portre ressamı olarak ün yapmıştır. Bir tablo tacirinin kuzeni olan Saskia ile evlendi. Rembrandt'ın bu gençlik yıllarındaki resimleri ve bakır üzerine yaptığı oyma baskılar, Olgun barok anlayışını tam olarak yansıtmıştır. Bu dönemde yapmış olduğu "Simon'un Kör Edilmesi" adlı eserinde, göze batan, çarpıcı etkileri kullanır. Klasiğin duruk ölçülerini bir tarafa atmıştır. İlgi çekici bir uzak-yakın etkisini canlandırmıştır. İnsanı şaşırtan bir derinlik ve hacim, klasiğin plastisitesini yüzeyde bırakmıştır. Figürün bir atmosfer tabakası ile çevrildiği görülmektedir. İşte bu husus; Rönesans'ın tek cepheciliğinden bu derine gidiş Yüksek Baroğun önemli özelliği olmuştur. Rembrandt'ın Rubens'den farklı olarak tam bir Yüksek Barok resmin temsilcisi olmasının nedenini ortaya koymuştur.
Rembrandt, derinliğine kavradığı doğayı, genel olarak, çağdaşları, Rembrant'ın asla fazla ilgisini çekmeyen, manzara ve günlük hayatla ilgili resimler yapmaktaydı. Resimlerinin karakteristik özellikleri arasında süslü fırça darbeleri, zengin renkler ve ışık-gölge oyunlarındaki üstadlığı sayılabilir, karakter yakalayıcı gözlemleriyle zenginleştirmiştir. Kendine özgü, madde oluşmuş bir boya buldu. Bu boya, Rubens'in maddesi gibi zarif, hafif madde olmamıştır. Daha inandırıcı, gerçektir. Kendi portrelerinde bu boyayı kullanmış ve insanı kendisine hayran bırakmıştır. Bu boya ne kendisinden önce nede sonra kullanılmıştır. Sadece Goya'nın iki resminde görülmektedir. Bu boya durumu basit bir işçilik olmayıp, Rembrandt'ın gözlemine dayalı,inanılmaz bir fırça ovuşturması, fırça dolaştırması, bir büyü ve boyanın ışığa, maddeye ve plastik değerlendirilmesine ilişkin bir boya olayı olmuştur. Bu yüzden Rembrandt, sır gibi, yaratıcılığını kendi iç dehasına, içine kapanıklığına ve aklına borçlu olduğu gözlemlenmektedir.
Dönemin Hollanda'sında portre siparişleri, İtalya, Fransa ve İspanya'dakinden başka türlü kuruluşlarca verilirdi. Örneğin; Latin ülkelerinde merkeziyetçi idarenin sorumluları, sanatçıları saraylarına alıyorlardı. Hollanda'da ise durum farklıydı. Siparişler esnaf loncaları ve zengin burjuvalar tarafından sanatçılara veriliyordu. Bundan dolayı Hollanda'da bu çağda burjuva ve daha aşağı tabakanın gerçek durumları, resimleri yansımıştır. Örneğin; Rembrandt yaptığı burjuva portrelerinde olsun, loncalar tarafından verilen grup resimlerinde olsun, bu devrin insanlarını bize tanıtmaya çalışmıştır. Bu tanıma en uygun portresi "Dr. Tulp'un Anatomi Dersi"dir. Aynı zamanda kendisini meşhur eden bir resimdir. Bu titiz ve ölçülü çalışması ile Rembrandt, kendinden öncekileri aşmış ve ayrıca burada siyahın-beyazlaştırma (kontrast), o zamana kadar değin hiçbir ressamın varamadığı bir açıklığa kavuşmuştur. 1642'de bir büyük portre kompozisyonu daha yapar. Bu eser, o zamana değin yapılmış olanlar içinde egen tek olan portresi "Gece Bekçileri"dir.
Rembrandt, kendi yüzyılında 1630’lar boyunca, Amsterdam'ın en moda portre ressamı olarak büyük şöhret kazandı, ama aralarında kendi öğrencilerinin de bulunduğu genç rakipleri tarafından ileride gölgede bırakılacaktı. Bir başka ana uğraş alanı baskıcılıktır. Rembrandt, baskıcılık sanatına hükmetti, eserleri çok yüksek meblağlardan alıcı buldu, teknik ustalığı, baskıcılarda yüzyıllar boyunca süren kalıcı etkiler bıraktı. Hangi nitelik bu büyük sanatçının eserlerinin tipik örneğidir? Bu nitelik, onun, daha çok gençliğinde, Avrupa'nın etkin sanatçıları ile (özellikle yakınlardaki Antwerp'ten Peter Paul Rubens) rekabet etmedeki kişisel hırsıdır.
Bugünkü değerlendirmelere göre, çağın resim anlayışını en iyi yansıtan bu eser, o zamanlar anlaşılamadığını ortaya koymaktadır. Rembrandt'ın sanatı, modern gözlemcilere göre, evrensel bir popülerlik ve aşinalık elde etmiştir. İncilden sahneler ve kişisel portreleri bugün bile, hala, onun sanatının damgası olarak şekillenmektedir. Kendinden sonrakilere, bir anı olarak bırakılmak istenen bu portreler kompozisyonunun, bazı resim değerleri ile kompozite edilmek istenmesi, sipariş sahiplerini kızdırdığı ve Rembrandt'ın durumunu epey sarstığını, onun çağdaşlarınca değerlendirilemediğini ortaya koymaktadır. Bu olay portre ressamı olan Rembrandt'ın şöhretini sarstığını göstermektedir. Sipariş verenlerin bazıları, kompozisyonda geride kaldıklarından tanınacak halde değildir. Sipariş verenlerin arzularına tamamen zıt durumların ortaya çıkması bu olayları doğurmuştur.
Siparişlerin azaldığı 1642 yılında bir felaket sanatçıyı tamamen yıpratmıştır. Saskia'nın ölümü durumunun daha da kötüleşmesine neden olmuştur. Koleksiyon merakı ve paraya karşı olan ilgisizliği tüm servetinin erimesine neden olmuştur. 1656-1659 yılları arasında sanatçının koleksiyonları açık arttırma ile -borçlarına karşın- satılmıştır. Rembrandt, kendi yüzyılında Hollanda'daki modanın sürekli değişmesi ve Rembrandt'ın daha çok hırsı tarafından engelleniyor gibi görünen kendi yaradılışı, onu yaşamının son yıllarında giderek artan bir şekilde yalnızlığa itti. Evin masraflarını tablo ticareti, yaparak karşıladığını elimizdeki kaynaklardan öğrenmekteyiz. Evlenmemek için yemini olsa da Titus'a bakan Hendrickje Stoffels - hayatını ayakta tutan ve daha sonra birçok portresini göreceğimiz- ile evlenmiştir.
Hayatının maddi yönü çökmüş olan sanatçıyı, bu dönemden sonra tekrar dünyaya açıldığını görmekteyiz. Değişlikleri ilk olarak resimlerinde hissedilmiştir. Teatral hareketler, heyecanlı etkili detaylar ve kimi romantik ilaveler, eserlerinden tamamen kalmıştır. Gereksiz gördüğü her şeyi resminden atmaya başlamıştır. Boya, daha geniş fırçalarla sürülmeye başlanmış, renkler altın gibi âdeta ışıldamış ve resmine daha sıcak bir atmosfer girmişti. Sadelik ve basitlik sanatçının olgunluk dönemine damga vurmaya başlamıştır. Tablo ekseni sağlam bir yapıyı göstermiş, dikey-yatay yada çember biçimli bir kuruluşla kapalı bir kompozisyon olarak biçimlendirilmişti. Dünyevi gösterişlere itibar etmemesi ve gerçek inancını olgun bir sanatçı olarak değerlendirmesi gereksizden arınmasına yol açtığını ortaya koymaktadır. En ufak gösteriş heyecanı kalmadığı, resmin gerçek değerleri ile çalışmak istediği anlaşılmakta ve eserlerine kişilik katmasına neden olmaktadır. Bunun yanında yaptığı gravür ve boyalarla çağının dışındaki sanatçı olduğunu ispatlamaktadır.
Dram, sanatçının açık hava resimlerinde de vardır. Daha önce fırtınalı bir atmosferi tercih etmiş ama yaşadıklarından sonra daha durgun bir sanata yönelmiştir. Güneyin yatay-dikey olan hatlı manzaralarını, kendi ülkesinin az kontrastlı atmosferini kompozite etmeye başlamıştır. Düşünceli bir sadelik, bir çeşit heyecansız ve hareketsiz anlatımı eserlerine yansıtmıştır. 1662'de Amsterdam Dokuma Loncası'nın verdiği grup resmi siparişi için, son derece sakin bir biçimlendirme tekniğini kullanmıştır. Rönesans sanatçıları gibi Rembrantd'ta eserinde klasik ağırbaşlılığı kullandığını göstermiştir."Staalmeesters" adlı kompozisyonunda Barok üslubunu tamamen kullanmıştır. Rönesans'tan tek farkı yüzlerdeki kişiye özgü karakteri yakalamasıdır, ona, sanatını da olumlu bir şekilde etkileyen kişisel bir özgürlük sağladı. Sessiz insan figürü Rembrandt sanatının ana teması olarak kalmaya devam etti ve bu figür resimle izleyici arasında paylaşılan bir diyalog kurulmasına yardımcı olduğu kadar, onun hala, bugün bile, popüler ve büyük sanatçı olarak bilinmesinin temelini oluşturmaktadır.
1658 yılında yaptığı Hendrickje'nin resminde sanatçı, karısına olan derin sevgisini ortaya koymuştur. Bu iyi kalpli kadının tek düşüncesi, Rembrandt'a bakmak, ona sevgi ile yardımcı olmak olduğunu yaptığı eserlerine yansıdığını görmekteyiz. Kulağında küpeler, sırtında parlak kırmızı renkte bir elbise görülür. Portre sakin bir insan ifadesine sahip olup, kadını durgun, şefkatli ve merhametli hali gözlerinden, yüzünün genel durumundan okunmaktadır. Resimleri, sıcak renkler içinde, bir iç dünyanın portresi gibidir. Rembrandt aynı zamanda Saskia'dan olan oğlu Titus'u da resmetmiştir. İnsanı konu alan bir ressam olarak Tanrı ve sonsuzluk karşısında duyulan yalnızlığı en iyi o anlamış, altın parıltılı ışığı ve kahverengi tonlu gölgeleri ile insanın kaybolmuşluğunu daha önce kimsenin yapamadığını denli bir ustalıkla yakalamayı o başarmış, bütün şansızlığına karşın, figürlerine de taklit edilemez bir saygınlık katmayı da bilmiştir. Işığın çeşitli yüzeylerde yansımasının, karışık etkilerini boya hamurunun olanakları ile ifade ederek buna kompleks bir renk kompozisyonu katmıştır. Bu arada Rembrandt'ın gözlemi ve anlatışındaki sanatsal buluşlar, o çağa kadar görülmemiş şekilde yoğunlaşmış ve ifade şekli, basit olduğu oranda anlaşılması güç bir hal almıştır. Kalın bir boya hamuru tabakası haline gelen resim yüzeyi, elde edilmesi güç biçimleri saptamıştır. Bundan dolayı, fırça ile üst üste boyayarak, anlatımı için bir önceki boya yüzeylerinden yararlanması, onun çalışma tekniğini biraz olsun anlaşılır hale getirmekte olduğunu çeşitli kaynaklardan ve resimlerin orijinallerini gören ressamların yorumlarından anlamaktayız.
1664'te Hendickje, 1668'te oğlu Titus ölüyor. Sanatçı artık tamamen yalnız kalmıştır. 1668'te yılında yaptığı kendi portresi, naturalist bir heykel gibidir. Çocuk olmuş bir ihtiyarın gülüşü var bu resminde. Sefil ama üzgün değil. Hayatın bütün çilesini çekmiş ama yıkılmamış. bir portresidir.
Resminde kontur yoktur. Rönesans'ın, Maniyerist dönemin yada Rubens'in portrelerindeki belirgin çizgi kaybolmuştur. Tiziano'nun yaşlılık resmindeki boya olayını gördüklerini ifade edenlerin sayısı pek az değildir. Bu her şeyi yaşamış, sanatın inceliklerini tatmış, dünyevi hayatın gözleminden, sanat değerinin gözlemine geçmiş bir insanın eseri olarak yorumlanmaktadır. Onun bu eserleri madde ve ruhun birlikte biçimlendirişidir. Kendini ve çevresini tanıyıp anlatan bu insan, resimsel değerlerin muhasebesini yaparak, ölümsüz değerlere ulaşarak, Hollanda'nın dışında insanlığın malı olarak olmuştur. Ressamın arkasından, resmin bu değerlerine kimse varamamıştır. Hollanda'dan Rembrandt düzeyinde başka ressam çıkmadığı görülmektedir. Birçok ressam onun düzeyine ulaşmaya çalışmış ancak başarılı olamamıştır;Rembrandt yalnız başına Hollanda'yı büyük yapmaya yetmiştir.
Rembrand'ın desen kavramı, Rönesans'tan bu yana devam eden desen anlayışını da ortadan kaldırmıştır. Rembarndt, inşai, optik ideal bir biçimle ilgilenmedi. Onun deseni, doğa izleniminin çizilmesi değil karalanması ile ilgilidir. Bu bakımdan çağımızın sanatçıları, onun büyüklüğünü ve devrimciliğini daha iyi anladıklarını her zaman ifade etmektedirler.

Kaynakça:
Rembrandt Art Book ,Kollektif, Dost Kitabevi ,2000
Rembrandt’ın Oruspusu,Slvie Motton,Bilge Kültür Sanat,2006
Rembrandt bir Portre Ressamının Yaşamı, David Spence, Alkım Kitabevi ,2001
Rembrandt, Michael Bockemülh,Taschen,2004

Mehmet Kahraman

No comments:

Post a Comment