Sunday, February 13, 2011

TİMURLU DÖNEMİ MİNYATÜR SANATI

TİMURLU DÖNEMİ SİYASİ TARİHİ

Timurlu tarihi, hanedanının kurucusu  “ Yüce Fatih “ ve “ Cihan Sultanı “  Timur’un güçlü kişiliğiyle vurduğu damgayı taşır.Tarihsel kaynakların ona ilişkin hükmü çoğunlukla olumsuzdur.Masum insanları kitlesel kıyımlardan geçirmesi, kadim kültür merkezlerini yıkması ve bazı coğrafi bölgeleri tamamen viraneye çevirmesi gaddalık bakımından Cengiz Han ve benzerlerinin marifetlerini aşan boyutlardadır ve başka yerlerden zorla getirilmiş sanatçıları ve zanaatkarları kullanarak Semerkand’ı ve diğer Maveraünnehir kentlerini sanatsal bakımdan geliştirmesi dengelenebilir olmaktan çok uzaktır.Dahası giriştiği fetihlerle devasa bir imparatorluk yaratmayı başarmasına rağmen, istikrarlı bir devlet idaresiyle hüküm sürememiştir.
 Saygın ama yoksul Türkmen, Barlas kabilesinden gelen Timur, Semerkand’a yakın Keş civarlarında 1328 dolaylarında doğdu.Maveraünnehir’in 1360-1370’teki anarşik ortamında kendi çıkarı doğrultusunda manevralar yapara paktlara giren Timur, daha erken yaşta olağanüstü bir askeri önder olduğunu kanıtladı ve kendisi için uygun düştüğünde saf değiştirmekten kaçınmadı .Barlas kabilesinin reisinde ihanet ederek onun hizmetine girdi ve bunun karşılığında Keş’i bir dirlik olarak aldı.Sosyal konumunu güçlendirmek amacıyla , Belh’in güçlü emiri Hüseyin’in kız kardeşiyle evlendi.1369’ta, Hüseyin’in merkezi olan Belh’i ele geçiren Timur , bir yıl sonra başkent olarak Semerkand’ı seçti.
Timur aslında bütün ömrünü askeri seferlerle geçirdi ve  bu süreçte fethettiği toprakları birkaç defa boydan boya aştı.Harezm ve İran’da ilerleyen Timur 1392’de daha da batıya yönelmeye karar verdi.Suriye ve Irak bölgesini ele geçirdikten sonra 1.Bayezid’i Ankara dolaylarında yener ve Hindistana bir sefer düzenler.Çin’e yönelmeyi öngördüğü bir sefer düzenleyen Timur 18 Şubat 1405’te ölür ve naaşı mumyalanarak Semerkand’a geri götürüldü.
Timur’un iki büyük oğlu Cihangir ve Ömer Şeyh ondan önce öldü , sonra gelen Miranşah bir kaza yüzünden zihinsel sorunlar yaşadığından , önderlik açısından elverişsizdi.Dolayısı ile Timur torunu Pir Muhammed’i  varisi olarak belirlemişti.Pir Muhammed’in suikaste kurban gitmesi , iç karışıklıkların ardından Şahruh, bu ortamda Semerkand’ı ele geçirdi ve sonunda Timurlu hanedanının önemli önderi ve aile büyüğü oldu.Şahruh tamamen olmasa bile babasının imparatorluğunu ayakta tuttu.Şahruh sonrası iktidar mücadelesi devleti oldukça zayıflattı.Herat’ta Ömer Şeyh’in torunu ve son Timurlu hükümdarı Hüseyin Baykara ( 1469-1560 ) son bir altın çağı yaşattı.Sarayına ehil devlet adamlarının yanı sıra şairleri ve sanatçıları topladı; kendisi de şiirler, bilimsel risaleler yazdı ve hepsinden daha önemlisi Farsça ve Türkçe edebiyatın gelişmesine destek verdi.Sarayının gelenekleri daha sonralrı Hindistan’daki Babürlüler tarafından sürdürüldü.Hüseyin Baykara’nın mayıs 1506’da Şeybanilere karşı bir askeri sefer sırasında ölmesinden kısa bir süre sonra , Şeybanilerin Herat’ı ele geçirmesiyle Timurlu dönemi son buldu.

TİMURLU DÖNEMİNDE MİNYATÜR
Timurlu 15.yüzyılı, minyatürün gelişimindeki en parlak dönemlerden biridir.14.yüzyılda farklı resim merkezleri arasında sadece sınırlı temas varken, 15.yüzyılda daha değişken temaslar ortaya çıktı.Zanaatkarların göçü buna katkıda bulunan bir etkendi ve bu süreç  Timur’un 14.yüzyılda resim okulları barındıran Bağdat’ı ( 1393-1401 ) ve Tebriz’i ( 1420 ) ele geçirmesiyle başladı.Timur fethettiği ülkelerdeki en iyi ustaları Maveraünnehir’deki başkenti Semerkand’a götürerek , kendi saraylarının süslenmesinde ve sanatsal yazmaların üretiminde çalıştırılmalarında sağladı.Kütüphaneci  Dost Muhammed’in Safevi prensi Behram Mirza için 1544’de hazırladığı murakka’nın erken İran resminin kısa bir tarihine ayırdığı önsözü , 14. Yüzyıl konusunda şaşırtıcı derecede kısa ve muğlaktır.Bu anlatını tarih sırasına göre değil bir dizi usta ve öğrenci üzerinden belirtilir. Semerkand kütüphanesinin ve yazma atölyesinin başındaki kişi, Dost Muhammed’e göre, eserleri bütün Semerkand ustalarınca kullanılan ünlü minyatür sanatçısı Bağdatlı Abdülheyy’di.Bu eserlerin hiçbirinin ve 15. Yüzyıl başlarına ait Semerkand minyatürlerinin günümüze ulaşmamasına karşın, erken dönem minyatürlerinin günümüze ulaşmamasına karşın, erken dönem minyatür sanatının özellikleri ve Abdülheyy’in üslubu hakkında bir fikir edinmemiz mümkündür.Abdülheyy’le birlikte Şemseddin’in yanında çıraklık yapan Bağdatlı usta Cüneyd Sultani’nin eserleri bu konuda bize özellikle yardımcı olur.Ortaçağda aynı okula mensup sanatçıları ayrı üsluplarına rağmen tekörnek bir tarza göre çalışırlardı.Cüneyd Sultani’nin eserlerinde görülen manzara ve mimari yapı tasvir ilkeleri ile komposizyon şeması, 15.yüzyılın ilk çeyreğinde Semerkand, Şiraz ve Herat’taki Timurlu okullarında yaratılan eserlere de temel oluşturdu.
Bu üslubun gelişim çizgisi, Timur’un torunları İskender Sultan ( 1409-1414 ) ve İbrahim Sultan’ın ( 1415-1435 ) Şiraz’daki kütüphanesinde 15.yüzyıl başlarında üretilen minyatürler aracılığıyla izlenebilir.Özellikle de İskender Sultan dönemi boyunca Şiraz önemli bir merkezdir. On beşinci yüzyılın başlarından itibaren sadece bir eyalet merkezi olduğu dönemlerde bile, bu şehirde zaman zaman saltanatın başkentinde üretilenlerden daha üstün vasıflı eserler hazırlanabilmiş ve bunlar dönemlerinin en önemli elyazmaları olarak değerlerini günümüze dek korumuştur. İskender Mirza 1412’den sonra İsfahan’da bulunduğu halde 1414’teki ölümüne kadar kendi himayesi altındaki sanatçılarından çoğunu Şiraz’da bırakmış gibi görünmektedir.  Ölümünden sonra ise bu sanatçıların nerdeyse tamamı Timurlu sultanı Şahruh’un (1404-47) emriyle Herat’a gönderilmiştir.Şiraz kütüphanesinde 15. Yüzyıl başlarında üretilen İki Divan (Antoloji, Lizbon Gülbenkyan Koleksiyonu ile Antoloji, Londra, British Museum ) yazmasındaki resimler Şiraz üslubunu temsil eder.Bu yazmalarda Bağdat okulunun üçboyutluluğu ile 14. Yüzyıl Şiraz okulunun düzlüğü arasında bir senteze ulaşıldığını görmekteyizAma daha 1420’lerin Şiraz minyatürlerinde Bağdat okulunun sanatsal ilkelerini yavaş yavaş bir reddediş belirgindir.Bu yeni Şiraz üslubunda çok az figürün kullanıldığı bir komposizyon biçimi egemen oldu.Yazılı kaynaklar bu arada Bağdat ressmalarının yeni sanat merkezi Herat’a bir göçünü belgeler.Timur’un torunu Baysungur’un Herat’taki  kütüphanesinde  kurulan bir atölyede, daha önce Bağdat, Tebriz, Şiraz ve Semerkand’da etkili olmuş birçok seçkin hattat ve nakkaş çalıştı.Dolayısıyla, yeni beliren Herat üslubu bu sanat merkezlerinin üsluplarından etkilendi.Herat’ta 1420’lerde yaratılan eserlerde, Cüneyd’in eserleriyle ve 1410/11’in Şiraz minyatürlerine özgü manzara mimari yapı tasvirleriyle şaşmaz bir benzerlik vardır.Öte yandan, yeni bağımsız özelliklerde görülür: Renk zenginliği ve Cüneyd’in eserlerine oranla figür boyunundaha kısalmasıdır.
1430’larda üretilen eserler, sözgelimi her ikisi de 1430 tarihli olan Şehname ile Kelile ve Dimne yazmaları Herat’ta resmin gelişiminde yeni bir aşamayı temsil eder.Bu Şehname’deki minyatürler sanat tarihi açısından büyük önem taşır, çünkü sarayda ve kırda buluşan aşıklar, hükümdarın huzura çıkış, av şenliği ve muharebe gibi daha sonra da revaçta kalan belirli sahnelere ilişkin prototipleri yaratmışlardır.Bir genel kural olarak, olayın ana sahnesi ağaçlardan, kayalardan ve çeperdeki figürlerden ayıklanır.Bu figürler minyatürün kenarına itilmiş olan figüranlar rolünü üstlenir.
Bir başka yoğun kültürel faaliyet merkezi, Timur’un torunu Uluğ Bey’in ( 1409-1449 ) yönetimi altındaki Semerkand’dı.Günümüze ulaşan az sayıdaki 15. Yüzyıl Semerkan resimleri her ne kadar minyatür sanatının buradaki gelişim çizgisinin tam bir tablosunu vermezse de ulaştığı yüksek standardı, özgünlüğü muhteşem işleme tarzını ve belirgin bezeme yapısını yansıtır.Bu üslubun ayırt edici özelliklerinden birisi mevcut her alanın kullanıldığı ve herşeyin ince ayrıntılarla veriildiği Herat komposizyon anlayışının tam tersine, mekan seyrek biçimde doldurulmuştur.Az sayıda figürün kullanılması yine bu üslubun temel özelliklerinden biridir.
Semerkand, Şiraz ve Herat kültür merkezleri arasında 15. Yüzyıl ilk yarısında irtibatın kurulması, her okula ait minyatürlerde benzer özelliklerin niçin görüldüğünü açıklar.Çok sayıda farklı ülkeyi kapsayan Timurlu İmparatorluğu bünyesindeki gelişmelerinden dolayı, söz konusu okullar muhtelif üslupların geniş bir deneyim çeşitliğini bir araya getirmeyi başardılar.Herat’ta 15. Yüzyılın ikinci yarısında Sultan Hüseyin Baykara’nın ( 1468-1506 ) yönetimi altında resmin gösterdiği parlak gelişmenin temeli buydu.Son Timurlu prensi olan Sultan Hüseyin Baykara’nın sanat hamiliği Floransa’daki çağdaşı Lorenzo Medici ile rekabet edebilecek düzeydedir.Herat  bu dönemde sanatsal olarak altın çağını yaşamıştır.Resim tarzlarının çokluğu ve ressamların bireysel  damgası bu dönemden kalan Herat minyatürlerinin genel özelliğidir.Herat’ta çalışan büyük minyatür sanatçıları topluluğu içinde Mirak, Behzad, Hoca Muhammed, Şah Muzaffer ve Kasım Ali yer alır.Bunların en ünlüsü ise Kamaleddin Behzad’dır.
Behzad, şair Cami ve Nevai etrafında toplanan çevreyle yakından bağlantılıydı.Bu çevrenin eserlerinde günlük yaşamın bir sanatsal yorumu sunma savı, onun resim anlayışına güçlü bir etkide bulundu.Behzad’ın bütün miyatürlerinde insanlara ve yaşamlarına dönük bir ilgi ve bunu olabildiğince tam resmetme çabası daha ilk bakışta görülebilir. Onunla birlikte minyatürün sınırlı alanına sadece bireysel karekteriyle  verilmiş, konumları titizlikle ölçülüp biçilmiş çok sayıda erkek ve kadın değil; mimari yapılar,bahçeler,akarsular,göletler ve dağ manzaraları da girer.Behzad kompozisyonun farklı unsurlarını birleştirici bir ritme bağlı kılarak ve her şeyi  geometrik bakımdan kendine yeterli hale getirerek bütün unsurlar arasında bir ideal ilişki kurar.Oda tasvirine daha büyük bit derinlik ve eskisinden daha belirgin bir gerçeklik duygusu verir.Minyatürlerindeki mimari daha üç boyutlu ve daha değişkendir.Mimari bezemedeki incelik, detaylardaki görkemlilik ve renklerin zenginliğiyle büyüleyicidir. Behzad bahçelerden kırmızı ahşap çitlerle ve oymalı kapılarla ayrılan hafif köşklere ve çinili avlulara özellikle düşkündür.Manzaralarında ise baharlık ( nadiren yazlık ) yeşil örtülerine bürünmüş sade ağaçlar,narin serviler,çiçek açan ilkbahar ağaçları, körpe kavaklar  eserlerinin ayırıcı özelliğidir.Sıklıkla karşımıza çıkan diğer motifler yeni filiz vermiş ağaç kütükleri, dalları kurumuş çalıları, bunların kenarları boyunca dibinde çiçek yetişen taşlar, yaprakları geniş bitkiler ve çeşitli renklerde pürüzlü yüzeyli konturları zayıf kayalardır.
Önceki dönemlerin sanatçıları figürlere bireysel özellikler verme ve onları birbirlerinden ayrıştırma gibi bir işe soyunmazken, 15.yüzyıl ortalarında Herat okulu bu yönde bir adım attı.Behzad haraketleri, duruşları, jestleri ve yüzleri canlı, gerçeğe uygun biçimde sunmaya çalıştı ve portrelerinde ten rengi, sima, bıyık ve sakal gibi kişisel özellikleri, portreye konu olan kişinin izleyenlerce tanınmasını sağlayacak ölçüde yansıtmayı başardı.Daha önce resmedilmemiş birçok değişik figürü de  işbaşında ve günlük yaşamda göstermiştir
Timurlu İmparatorluğu 16. Yüzyıl başlarında çökünce, İran’da Safeviler ve Maveraünnehir’de Şeybaniler gibi yeni hanedanlar başa geçti.Sanatçılar bir kez daha yeni hamilerin peşine düşmek, Tebriz ve Buhara’da ortaya çıkmakta olan yeni sanat merkezlerine gitmek zorunda kaldı.    
                                                                                                                                                               

İSKENDER SULTAN DÖNEMİ ŞİRAZ OKULU (1409-1414)

   İskender Sultan için yapılmış olan ufak boy bir Nizami İskendernamesi bir yana bırakılırsa, bu dönemin en önemli eserleri yine İskender Sultan için yapılan iki antoloji’dir.

Antoloji, Lizbon Gülbenkyan Koleksiyonu: Eser 1410-11 yılında hattat Mahmud ibn Murtaza el-Hüseyni tarafından İskender Sultan için yazılmış olup 38 minyatür içerir. Adem ile Havva’yı ve İbrahim’in İsmail’i kurban etmesi gibi sahneleri konu alan minyatürlerde altın yaldız zemin üzerinde yer alan zarif figürler, canlı renkler ve dekoratif manzara elemanları Celairli resim zevkini devam ettirir.

Antoloji, Londra, British Museum: Eser 1411 yılında hattat Muhammed el-Helva-i el-Celali el-İskenderi ve Nasr el- Katib tarafından yazılmış olup 21 minyatür içerir. Hüsrev ile Şirin, Ferhat ile Şirin, Derviş’i ziyaret, Huma ile Humayun’un döğüşmesi gibi konular minyatürlerin içeriğini oluşturur.

ŞAH RUH VE BAYSUNGUR DÖNEMİ HERAT OKULU

Macma el-Tevarih, Topkapı Sarayı Müzesi: Eserin bir kısmı Reşid el-Din Cami el-Tevarih’ini içerir. 148r sayfasında bulunan kolofon eserin 1425 yılında Hafız Ebru tarafından tamamlandığını bildirir. Bu bölümün minyatürleri İlhanlı örneklerini takip ederek ince uzun çerçeveler içinde yerleştirilmiş şerit şeklindeki kompozisyonlar içerir. Ancak renkler canlıdır. Sahneler sadedir. Nuh’un gemisini, İbrahim’in İsmail’i kurbanını ve Yakub’u oğulları arasında tasvir eden minyatürler eserin ilgi çekici resimleridir. Figür kıyafetlerinde kırmızı, sarı, mavi ve canlı bir yeşil en çok görülen renklerdir.

Cami el-Tevarih, Topkapı Sarayı Müzesi: Bu eserin ilk üç minyatürü İlhanlı dönemindendir. Toplam 195 minyatürden oluşur. Geri kalan 192 minyatür sonradan yapılmıştır. Minyatürlerde İlhanlı üslubuyla beraber yoğunlukla Timurlu dönemi minyatürlerinin üslubu görülür.

Cami el-Tevarih, Paris Bibliotheque Nationale: Tarihi belli olmayan bu nüsha, gerek işçiliğinin kalitesi, gerekse altın yaldızın geniş ölçüde kullanılması bakımından çok kaliteli bir minyatür üslubu gösterir ve Cami el- Tevarih’in birinci cildi olan Moğol tarihini kapsar.

Hülagü Mengü ve Gazan Han gibi Moğol büyüklerini tahtta tasvir eden sahnelerde, çok defa Han’ın yanında hanımı da yer alır. Kompozisyonlarda yukarıdan aşağı doğru gelişen bir düzen göze çarpar. Eserin içinde Moğol hükümdarlarının soy ağaçlarını gösteren bazı portrelerde bulunmaktadır.

Cami el-Tevarih, Bengal Asiatic Society: Yine tarihsiz olan bu nüsha, Paris nüshası ile üslup açısından büyük bir benzerlik gösterir. Minyatürler, Moğol hakanlarının tahta çıkma merasimlerini cenaze törenlerini, savaşlarını ve kurultaylarını tasvir eder. Bunların arasında Karakurum’daki sarayın tasviride bulunur.

Macma el-Tevarih, Dağınık Nüsha: Uzun zaman Cami el-Tevarih zannedilen ve Amerika ile Avrupa koleksiyonlarına dağılmış olan yazmanın minyatürlerinde sade ve kalıpçı resim üslubu göze çarpar. Sünger tipi kayalar, iri ve yassı figürler bu üslubun en belirgin özellikleridir. Bu nüshalardaki minyatürlerin çoğu dünya tarihi ile ilgili sahneleri tasvir eder. Musa ve Firavun, Dev “Uj”, Nuh’un gemisi, Hz. Adem, Feridun ve oğulları minyatürlerde tasvir edilmiştir.

Hafız-ı Ebru’nun Külliyat-ı Tarih’i, Topkapı Sarayı Müzesi: Yazma 1425-26 yılında tamamlanmıştır. Genellikle ilk peygamberleri ve erken Müslüman devrini içine alan bu tarihin minyatürlerinde büyük bir itina ile ince işçilik dikkati çeker. Altın yaldız yoğun bir şekilde kullanılmıştır. Meleklerin Hz. Adem’e secdesi, Salih peygamberin taştan deve yaratması, Behram’ın avı, Yusuf ile Züleyha, Belkıs’ın cinler tarafından taşınması, İskender’in Gog Magog’a karşı duvar ördürmesi ve ilk Müslümanlara ait savaş sahnelerini tasvir eden yüksek kalitedeki minyatürlerden oluşur.

Miraçname, Paris Bibliotheque Nationale: Hz. Muhammed’in göğe çıkmasını konu alan bu eser, 1436’da Uygurca yazılmış olmasından dolayı ilgi çekiçidir. Minyatürler Hz. Muhammed’in Burağın üzerindeki gök yolculuğunu oldukça itinalı bir üslupta resmeder. Gök koyu mavi ile gösterilir ve üzerinde altın yaldızlar bulunur. Cehennemde yanan kötüler, Peygamberi bilgi ağacı önünde tasvir ve cennet manzarası da minyatürlerde resmedilmiştir. Miraçname Herat resim okulunun 15. y.y. ortalarına doğru ulaştığı resim kalitesni göstermesi ve Miraç ile ilgili en zengin resim serisini içermesi açısından özel bir öneme sahiptir.
   Herat resim okulunun niteliği ve başarılarını tam olarak kavramak için Baysungur’un kurduğu Herat akademisinin eserlerini de incelemek gerekir.

BAYSUNGUR’UN HERAT SANAT AKADEMİSİ

   Antoloji, Floransa, Berenson Koleksiyonu: 1426 tarihli yazma Hattat Muhammed ibn Hüsam el-Din Baysunguri tarafından yapılmıştır. Yedi minyatürden oluşan yazma oldukça yıpranmıştır. Eserde, titiz bir kuyumcu işçiliği, zarif figürler ve dekoratif bir üslup göze çarpar. Yazmanın nakkaşının Hace Giyas el-Din ve cilt ustasının da  Hacı Mahmud olduğu anlaşılıyor.

Sadi’nin Gülistan’ı, Dublin, Chester Beatty Library: Tebriz’li hattat Cafer tarafından 1426-27 yılında yazılan eser sekiz minyatürden oluşur. Yazmanın levhaları Hace Ata tarafından çizilmiş olup minyatürleri nakkaş Emir Halil ve Giyas el- Din tarafından yapılmıştır.

Hacu Kirmani’nin Huma ve Humayun’u, Viyana,  Milli Kitaplık: Yazma Muhammed ibn Hüsam Şems el-Din Baysunguri tarafından 1427’de yapılmıştır. Bu eserde çalışan diğer ustalar cetvelkeş Hace Atayi, levhaları yapan Mahmud ve tezhipçi Mevlana Şems’tir.

 Firdevsi’nin Şehnamesi, Tahran, Gülistan Müzesi: Baysunguri Şehnamesi olarakta bilinen, son derece yüksek kalitede Sultani bir yazmadır. Hattat’ı Tebriz’li Cafer’dir. Yazmanın çift sunuş sayfası minyatürü Baysungur’u bir av sırasında gösterir. İrili ufaklı bitki ve çiçeklerle süslü zeminin geri planına yerleştirilen dilimli ağaçlar ve bahar çiçekleri açmış ağaçlar, gökte uçuşan kuşlar, Cüneyd’in Huma ve Humayun’undaki doğa tasvirlerini anımsatır. Açık havada gösterilen taht sahnelerinde zengin ve renkli doğa dekoru canlı bir görüntü oluşturur. Rüstem ile Akdev’in boğuşmasını ve şeref robunun takdim edilmesini gösteren minyatürlerde de bu canlılık görülür. Luhrasp’ın, Keykavus’un kayboluşundan haberdar edilmesini tasvir eden minyatürlerde, bir bina içi ve doğa dekoru bir resimde birleştirilmiştir. Bahram Çubin ile Sava Şah’ının savaşını ve Rüstem’in Çin Hakan’ını tutsak almasını tasvir eden minyatürlerde şimdiye kadar yapılan en zengin savaş sahnesi kompozisyonları görülür.

Bidpai’nin Kelile ve Dimne’si, Topkapı Sarayı Müzesi: 1430 tarihli eser Muhammed ibn Hüsam Şems el-Din Baysunguri tarafından yazılmış olup 25 minyatürden oluşur. Eserin minyatürlerinde Gülistan Şehnamesinde gördüğümüz çok canlı bir renk serisi hakimdir. Hikayelerin anlatım tarzı bundan önceki Selçuk ve Memlük devri Kelile ve Dimne’lerinde gördüğümüz gibi çok sadedir.

Kelile ve Dinme, Topkapı Sarayı Müzesi: 1431 yılında hattat Tebriz’li Cafer tarafından yazılmıştır. Bundan bir önceki 1430 tarihli Kelile ve Dimne’yle üslup açısından farklılık göstermekle beraber, her iki eserde de tasvir edilen ortak yedi konu vardır. Bunlar; “Hırsızın yakalanması”, “Maymun ve marangoz”, “Kaplumbağa ve maymun”, “Yolcunun kuyumcuyu kurtarması”, “Azgın deveden kaçan adam”, “Hacamatçının karısının burgunun kesilmesi” ve “Kaplumbağa’yı taşıyan kızlar” dır.



Nizami el-Arudi’nin Cahar Makalesi, İstanbul, Türk İslam Eserleri Müzesi:  Yazma 1431’de Baysungur’un kitaplığı için yapılmış olup, 9 minyatürden oluşur. Açık havada ve ev içlerinde tasvir edilen hikayeleri, küçük figürleri ve bazen sayfa kenarına taşan motifleri ile Baysungur Kelile ve Dimne’si ile Sadi’nin Gülistan’ındaki minyatürleri anımsatır.

Nizami’nin Heft Peyker’i, New York, Metropolitan Museum: Bu eser devrinin ünlü hattatlarından Azhar tarafından yazılmıştır ve Metropolitan Museum’daki kısmı beş minyatürden oluşmaktadır. Minyatürlerin üslubunda Herat etkisi göze çarpar. Eserin 1420-30 yılları arası bir tarihte yapıldığı tahmin edilmektedir, ancak tam tarihi bilinmemektedir.

   Baysungur’un 1433’te fazla içkiden ölümü, oğlu Ala el-Devle Mirza’nın Uluğ Bey tarafından ortadan kaldırılması ve sanatçıların Semerkand’a götürülmesi Herat Akademisinin duraklamasına neden olmuştur. Bu yüzden 1447’de Şah Ruh’un ölümü ve Ala Devle’nin Herat’ı elde etmesiyle, Hüseyin Baykara dönemine (1468-1506) kadar olan devreden hiçbir önemli yazma bulunmamaktadır. Ancak 1433 ile 1447 arasındaki dönemde yapılmış birkaç kaliteli Herat eseri bulunmaktadır. Bunlardan bazıları Baysungur’un kardeşi Muhammed Cuki’ye atfedilen Muhammed Cuki Şehnamesi ile Londra Royal Asiatic Society’deki yazma ve Topkapı Sarayı Müzesinde bulunan bir Nizami Hamse’sidir.

Firdevsi’nin Şehname’si, Londra, Royal Asiatic, Society: 31 minyatürden oluşan yazma Muhammed Cuki’ye bir itaf taşır. Minyatürler kalite bakımından Baysungur Akademisinin devamını gösterir.

Nizami’nin Hamsesi, Topkapı Sarayı Müzesi: Eser Yusuf el-Cami tarafından 1445-46’da Herat’ta yapılmıştır. 13 minyatürden oluşan eser, Baysungur geleneğinin devamını gösterir.


TİMURLU DÖNEMİ ŞİRAZ OKULU (1415-1453)

İBRAHİM SULTAN DÖNEMİ (1415-1436)

Kelile ve Dimne, Topkapı Sarayı Müzesi: Eserin yazılış tarihi İskender Sultan’ın idamından bir yıl önce yani 1413’tür. Eserde bulunan minyatürler, Şiraz-Muzafferi devri minyatürleriyle büyük bir benzerlik gösterir. Küçük boyutlara sahip olan bu minyatürlerde göze çarpan ilk nokta, anlatımdaki sadelik ve samimiyettir. Manzaralar son derece sade ve ufuk hattı oldukça yüksektir. Maymun ve marangozu tasvir eden sahnede resmin büyük bir kısmını zemin kaplar. Minyatürde sadece bindiği tahtayı kesen maymun ile elinde sopasıyla maymuna doğru koşan marangozun yer aldığı sade bir kompozisyon görülür. Marangoz figürü Moğol tipini yansıtır. İnatçı keçilerin döğüşünü, ayın sudaki aks’ını ve tavşan ile fili tasvir eden sahnelerde ise doğa motiflerinin biraz daha zengin bir şekilde İlhanlı üslubunu hatırlatan serbest fırça darbeli bitki ve çiçeklerle süslü olduğu görülür. Aslan ile öküzün bğuşmasını gösteren sahnede ise Memlük özellikleri görülür. Kazların taşıdığı kaplumbağa sahnesinde bütün manzara elemanları yerini altın yaldız bir zemine bırakmıştır ve minyatürün üst yarısında sadece değneğe asılı kaplumbağayı taşıyan iki kaz tasvir edilmiştir. Bu tasvir hikayenin en sade anlatımını temsil etmesi açısından önemlidir.

Antoloji, Berlin: Eserin zahriyesi Baysungur’un adını taşır ve Şiraz’lı hattat Mahmud el-Hüseyni tarafından 1420 yılında yazılmıştır. Aynı hattatın İskender ve İbrahim Sultan içinde eserler yazmasından dolayı bu antoloji’nin Şiraz’da yapıldığı tahmin edilmektedir. İbrahim Sultan’ın bu eseri kardeşi Baysungur’a hediye etmek için yaptırdığı bilinir. Eser Şehname, Mantık el-Tayr, Nizami, Hacu Kirmani ve Emir Hüsrev Dehlevi’nin şiirlerinden bazı kısmlar içerir. Kelile ve Dimne’de gördüğümüz sade manzaralar, kompozisyonlar ve üslup özellikleri bu eserde biraz daha dekoratif bir şekilde devam etmektedir. Cemşid’in hünerleri öğretmesini tasvir eden minyatür, bu üslup ve kompozisyon sadeliğini iyi bir şekilde ifade eder. “Şirin’in banyosu” ile “Hüsrev ve Şirin avda” sahnelerinde ise üzeri çiçek bezemeli renkli tepelerden oluşan eski dekoratif Fars geleneği özellikleri göze çarpar. Bu minyatürlerde de Baysungur Akademisi’nde ki ince ve itinalı üslubun çok daha kaba uygulanışı göze çarpar. Eserdeki üslup çeşitliliği, sanki eserin çeşitli kısımlarının ayrı ayrı sanatçılar tarafından resimlendiği veya aynı nakkaşın çeşitli üslupları uygulayıp ustalığını ve bilgisini gösterdiği izlenimini yaratmaktadır.

İbrahim Sultan Şehnamesi, Oxford, Bodleian Library: İçinde İbrahim Sultan’a bir itaf kitabesi bulunmasından dolayı İbrahim Sultan Şehnamesi olarak tanınan bu eser, Baysungur’un yazdığı önsözü içermesi nedeniyle, 1430-1435 arasına tarihlendirilir.
Berlin Antoloji’sinden tanıdığımız ince, uzun figürlü üslup burada da minyatürlerin çoğunda görülür. Behram Gur’ yaban eşeği avında  gösteren minyatür, bazı motif eklemelerine rağmen antoloji kalıbı ile yakından ilişkilidir. İbrahim Sultan’ı ve Bijen’i avda gösteren sahnelerde de aynı sade kalıp uygulanır. Rüstem’in ejderle boğuşmasını tasvir eden minyatürde sahne kademeli bir alanı işgal eder. Meyilli tepeler ve taramalı zemin bulunur. Rüstem’in Bijen’i kuyudan kurtarmasını gösteren sahnede sade üslup devam eder İbrahim Sultan’ı tahtında gösteren minyatürde ise eserdeki en zengin manzara dekoru görülür.

ABDULLAH SULTAN DEVRİ (1436-1446)


Nizami’nin Hamsesi, Topkapı Sarayı Müzesi: Eser 1440 tarihli olup 51 minyatürden oluşmaktadır. Eserin en ilginç minyatürlerinden biri Hz. Peygamber’in miracını tasvir eden sahnedir. Minyatürde  Muhammed yaldızlı, yuvarlak bir madalyondan, bir nur halesi ile temsil edilmiştir ve önünde ona rehberlik eden melek figürü görülür. Resmin altında ve üstünde yaldızdan Çin bulutu motifinin gerisindeki beşer melek başı da semavi alemi ifade eder. Başka minyatürlerde genellikle Burak üzerinde gösterilen peygamberin, şekilsiz, sadece bir nur halesi şeklinde tasvirlenmesi Miraç ikonografyası açısından ilginçtir. Şirin’in banyosunu ve Ferhad’ın Şirin’i taşımasını gösteren minyatürlerde son derece sade kompozisyon ve manzara elemanları görülür.

ONBEŞİNCİ YÜZYILIN İKİNCİ YARISINDA TİMURLU RESMİ

Behzad  ( Behzad Okulu )

   Behzad’a izafe edilen başlıca eserler şunlardır; “Garret Zafernamesi, 1467”, “Sadi’nin Büstan’ı, Dublin, Chester Beatty Library, 1479”, “Tahran Gülistan Müzesindeki, çift sayfa bir minyatür, 1485-90”, “Nizami’nin Hamsesi, Londra British Museum”, “Emir Hüsrev Dehlevi’nin Divanı, Dublin, Chester Beatty Library”, “Ali Şir Nevai Divanı, Oxford, Bodleian Library”, “Sadi’nin Büstan’ı, Kahire Milli Kitaplık”.

KAYNAKÇA

-          İSLAM SANATI VE MİMARLIĞI - Robert Hillenbrand
-          TÜRKMEN VALİLER, ŞİRAZLI USTALAR VE OSMANLI OKURLAR: XVI. YÜZYIL ŞİRAZ ELYAZMALARI – Lale Uluç
-          İSLAM SANATI VE MİMARİSİ -  Markus Hattstein
-          TÜRK MİNYATÜR SANATI – Güner İnal

Oytun Ayberk Fırat

No comments:

Post a Comment