Sunday, February 13, 2011

İstanbul'a gelen Yabancı Ressamlar ve Türk Sanatı ile etkileşimleri


Warnia Zarzecki


Lale devri'nden itibaren başlayarak 18 ve 19.yüzyıl boyunca, Osmanlı başkentinde elçilerin ve elçiliklerin sayısı arttı; bu gelişme sanat adına yeni oluşumlarıda birlikte getirdi.Elçilerin yanında İstanbul'a gelen ressamlar saraya tanıtıldı, Özellikle 1.Abdülhamit ve 3.Selim dönemlerinde bu sanatçılar saraydan yakın ilgi ve destek gördü.Ayrıca Batı'da bu yüzyıllarda güç kazanan Oryantalizmin etkisiyle Türkiye'ye gelen ve çalışma imkanı bulan ressamların sayısı da az değildi.Yabancı elçilerle birlikte İstanbul'a gelen Avrupalı ressamların buradaki çalışmalarının, Osmanlı tasvir sanatındaki değişimleri tetiklediği de bir gerçektir.


J.B. Van Mour


Bu dönemde Fransız elçisi M. de Feriol'la birlikte İstanbul'a gelen ve Pera'da çalışmaya başlayıp İstanbul'daki gündelik hayatın yanı sıra 3.Ahmed'in saray törenlerini belgeler nitelikte resimler yapan Ressam Van Mour'un saray için çalışan Levni mahlaslı Abdülcelil Çelebi'yi etkilemiş olması kuvvetle muhtemeldir.



Levni


3.Ahmed'in dört oğlunun 1720'de yapılan sünnet düğününü anlatan Surname-i Vehbi'de yer alan otuzyedi minyatür Levni'ye aittir.Bu eserde, Surname minyatürlerinin kesitler halinde verilmiş mimari biçimlere ve art arda figür gruplarına sahip komposizyonlarındaki doğa unsurlarında bir takım değişiklikler yapıldığı görülür.Sanatçı bu tasvirlerinde boyayı yan yana değil, üst üste kullanarak tonlamalar da yapmaya çalışmıştır.Vanmour’un yaptigi eserlerin etkilediği diğer isimlerden Rafael ( Refail ) ve Kapidagli Konstantin gibi ustalarda betimleme tarzlarını Avrupa geleneğine yaklaştırarak Osmanlı kitap resimlerinin geleneksel kimliğinden sıyrılmasına katkıda bulunmuşlardır.



Rafael ( Refail )


Bu sanatçılardan Ermeni asıllı hassa Ressamı olan Rafael, kalın guvaş boyayla renklendirilmiş portrelerinin yanı sıra yağlıboya çalışmalarının da olması onun kitap resminden tuvale geçen ilk Osmanlı sanatçısı olarak anılmasını sağlamıştır.



Kapıdağlı Konstantin


18. yüzyıl sonlarından 1807'e kadar, özellikle 3.Selim ( 1789-1807 ) döneminde etkin olan Rum asıllı Konstantin ( Kapıdağlı ) portre dışında, duvar resimleri manzaralar ve dini konulu resimler de yapmıştır.Kağıt üzerine guvaş boya ve tuval üzerine yağlıboyayla büyük boyutlu resimler yapan sanatçının en tanınmış eseri, oturan pozda yağlıboya tekniğinde yapılmış Sultan 3.Selim portresidir.Portre sanatina onem veren bir padişah olan 2. Mahmud dönemi batılılaşma hareketlerinin hız kazandığı bu dönemde portreyi kendi reformlarını halka kabul ettirmek icin kullanır.Hem ufak boyutlu hemde ilk defa anıtsal portreler sipariş eden 2.Mahmud'un Alman asıllı Fransiz ressam Heinrich Schlesinger'e anitsal portrelerini yaptırmıştır.Ermeni asıllı ressam Rupen Manas'a Fildisi uzerine genellikle yagli boya ile boyanmis ufak boyutlu portreler hazırlatan padişah'ın yeni Osmanlı imgesini yaygınlaştırmak istediği düşünülür.




İvan Ayvazovsky


İstanbul'u ilk kez Sultan Abdülmecid'in tahtta bulunduğu dönemde (1845) ziyaret eden ünlü deniz ressamı İvan Ayvazovski, Dolmabahçe sarayı için resimler yapmış ve beğeni gören resimleri nedeni ile Sultan Abdülmecid tarafından Nişan-ı Ali ile ödüllendirilmiştir.Özellikle bu dönemde onun sanat görüşlerinden faydalanan ve Romantik manzaraları ile ünlenen Mıgirdiç Civanyan ( Givanian ) gibi bir çok ressam yetişmiştir.




Mıgirdiç Civanyan ( Migirdic Givanian )


19. Yüzyılda Osmanlı padişahları'nın övgüsünü kazanmış ressamların başında Guillemet ve 2.Abdülhamid'in portresini de yapan Fausto Zonaro gelir.



Fausto Zonaro


Aynı Yüzyılda bu sanatçıların verdikleri özel dersler bir çok yerli ressamın yetişmesine yardımcı olmuştur,Yazmacıyan,Tuzcuyan,Köçeoğlu Kirkor,Serkis Dranyan bu isimler arasındadır. İstanbul'a duydukları ilgi için gelen bir çok Batılı ressam da kaldıkları süre içinde Boğaziçi ressamların işlediği konuların başında geliyordu.Bu nedenle '' Boğaziçi Ressamları '' olarak da adlandırılan bu sanatçılar, çoğunlukla Fransız elçiliği aracılığıyla İstanbul'a gelmişlerdir.Türk resmine sağladıkları katkılarla diğerlerinden ayrılan Amedeo Preziosi (1816- 1882) ve Leonardo de Mango (1843- 1930) ise İstanbul'a yerleşip hayatlarının sonuna kadar bu kentte yaşamışlardır.



Amedeo Preziosi


Sanayi Nefise mektebi'nde iki yabancı ressam ; Türk resim sanatında bir dönüm noktası olan Sanayi-I nefise mektebi 1883 yilinda, Osman hamdi bu konuda çabaları ile açılır. Batılı anlamda sanat eğitimi veren ilk kurum olan okulun mimarı A. Vallaury'dir. Resim, heykel ve mimarlık adı altında 3 ayrı dalda 20 öğrenci ile eğitime başlayan okulda eğitim levanten ve gayrimüslim Osmanlı ve Avrupalı hocalar tarafından sürdürülmüştü. Desen dersini polonyali Warnia Zarzecki, yağlıboya dersini İtalyan Salvatore Valeri, heykel dersini Ermeni kökenli Yervant Osgan, mimari dersini ise P. Bello verir. Akademik nitelikte Türk ressamların bulunmaması nedeniyle okulda daha cok yabancı ve gayrimüslim sanatcılar ders vermiş



Salvatore Valeri:Nettuno’da doğan sanatçı, Italya’da resim eğitimi gördükten sonra 1880’lerin basinda İstanbul’a geldi. Sisli’de ufak bir atolye açan sanatçı daha sonra 1883’ten 1913’e kadar Sanayi-i Nefise’de hocalik yapmıştır. II. Abdulhamid’e ozel resim dersi verdiği bilinen sanatçı, yagliboya, pastel, suluboya tekniklerde calıştı. Konu olarak tek tek figürleri resmeden sanatçının, manzaraları da bulunmaktadır



Warnia Zarzecki:Polonya asıllı ressam Fransa’da dunyaya gelmiştir. Varşova’da Güzel Sanatlar Okulunda eğitim aldıktan sonra Münih sanat akademisine devam etmiştir. Alman sanatçılardan etkilenmiştir. 1883’te istanbul’a gelir. Oryantalist resimleri ve Istanbul yaşamını anlatan resimleri bulunan sanatçı figür konusunda ustalaşmıştı.


Bibliografya

Osmanlı Minyatür Sanatı-Banu Mahir
Théma Larousse 6
Osmanlı Resim Sanatı - 
k.t.b.yayınları
Ermeni Resim Sanatı - Mayda Saris

No comments:

Post a Comment